Kendi millî kamuoyumuz aydınlarımız üniversitelerimiz, STK’larımız, medyamız konuyla ilgili bilgi ve belge donanımına sahip midir? Konuyla ilgili fikir ve inanç birlikteliğimiz mevcut mudur?
Bundan sonra ne yapabiliriz, ne yapmalıyız?.. Bir örnekle konuya girmek isteriz. Ülkemizin ve Ankara’nın en eski köklü sivil toplum kuruluşlarından birisi olan Ankara Kulübü, tarihî/mahalli kültürel değerler özellikle de Seymenlik ve Ahilik kültürü gibi çok önemli iki kültürel varlık ve geleneğimizin korunması çalışmaları yanında ülkemizin ve milletimizin hassasiyet konusu yüksek olan millî meselelerinde daima öncü bir rol ve fonksiyon üstlenmeyi görev bilmiştir. Kıbrıs Millî davamızda, sözde Ermeni soykırım iddiaları karşısındaki örneklerde olduğu gibi…
Özellikle, Fransız Parlamentosu’nun ‘Ermeni soykırım’ iddialarına ilişkin kararından sonra Ankara Kulübü Derneği, Ankaralılar için bir imza kampanyası açmış siyasetçileriyle üniversite bürokrasi çevreleri ile 50 bini aşkın imzalı dilekçe Fransız cumhurbaşkanına iletilmek üzere Ankara büyükelçiliğine verilmiş ve konu ile ilgili olarak Fransız Cumhurbaşkanı Mösyö Chirac parlamentonun aldığı kararın ‘kendisinin paylaştığı görüşleri yansıtan bir karar olmadığı’ şeklinde bir açıklaması olan mektubuyla Kulübümüze cevap vermiştir.
Yine Ankara Kulübü olarak 19.05.2002 tarihinde New York’taki Türk günü yürüyüşüne katılan Seymenlerimiz ve kulüp yöneticilerimiz bu konuda hazırlanan İngilizce bildiriden binlercesini New York sokaklarında izleyenlere dağıtmıştır. Bu iki örneği benzer konularda sivil toplum kuruluşlarının neler yapabileceği ve yapacağının canlı örnekleri olarak vermiş bulunuyorum.
Ülke ve millet olarak başımızı ağrıtan bir diğer büyük problem de 100 yıldır Ermeniler tarafından sürdürülen soykırım yalanlarıdır. Ama asrı bulan bu ‘yalan tarihi’ maalesef Ermeniler için başarı bizler için ise tam bir felaket örneğidir.
Biz ne haklılığını, ne mağduriyetini, ne de tarihin gerçeklerini anlatamayan; kendisini doğru dürüst savunamayan kimseler, zavallılar durumundayız maalesef…
Bu büyük yalanı bütün dünya yutarken biz de sadece seyrettik ve ‘bunlar yalandır doğrular ve gerçekler bunlardır’ diyemedik. Binlerce kitabı, bildiriyi, belgeyi dünyanın gözü önüne; Türkçesiyle, Rusçasıyla, Fransızcası, İspanyolcası, Arapçasıyla getiremedik. Nice 24 Nisan’ı geride bıraktık birçok ülkede konu gündeme geldi aleyhimize kararlar çıktı yine biz seyrettik.
O zaman karşı propaganda taarruzunu (AKTİF bir propaganda OFANSİF oyun) yapmak zorundayız. Birçok ülke parlamentosundan sonra sonunda en korkulan oldu ve ABD Temsilciler Meclisi ani bir kararla komisyonda bekleyen tasarıyı görüşüp kabul ediverdi. Üstelik bir de Türkiye için ‘yaptırım kanunu’nu yanında bonus olarak vererek… Türkler tarafından, Ermenilere karşı yapıldığı ifade olunan sözde soykırımın dünya Ermenilerince bir anılma günü olarak kabul edildiği tarih olan 24 Nisan dünyanın şurasından burasından gelen ve milletimiz açısından hiç de iç açıcı olmayan haberlerle canımızı sıkmaya devam edecektir soykırım kanunları kararları alan ülkeler parlamentolar sayısı gün itibarıyla ile 33 tanedir.
Ermenistan başta olmak üzere, ABD-Fransa diasporalarında, Orta Doğu’da bazı Ermeni yerleşim bölgelerinde dünyanın muhtelif ülkelerinde şehirlerinde yine soykırım yalanları söylenecek ‘soykırım’ nutukları atılacaktır.
“BİR ASRI BULAN YALAN TARİHİ ERMENİLER İÇİN BAŞARI BİZİM İÇİN FELAKET ÖRNEĞİ OLDU”
Yaklaşık bir asrı bulan bir zamandan beri bütün dünya kamuoyu acımasız haksız çarpıtmalara dayalı bir büyük yalanı işin aslını esasını gereğini araştırma gereğini bile duymaksızın yutup gitmektedir.
Özelliklede 24 Nisan’a yaklaşılan tarihlerde birçok ülkelerin parlamentolarında soykırım tasarıları görüşülüp kararlar alınıla gelmiştir. ABD Temsilciler Meclisi kararı işin tuzu biberi olmuştur.
Peki, ortada bir büyük yalan var da bu yalanın yalan olduğunu anlatma, işin aslının esasının ne olduğunu ortaya koyma ve gerçekleri bu büyük yalanın karşısına çıkartıp suratlarına çarpma hususunda işin muhatapları olarak bizler ne yaptık ne yapıyoruz, ne yapmaktayız?
Bir tarafta 100 yıldır sürdürülen devamlı ısrarlı, inatçı, millî bir Ermeni davası olarak benimsenmiş ve bütün uluslararası platformlara taşınma becerisi gösterilmiş bir gayret ve çalışmalar tarihi; öte yanda haklılığını nasıl bir yalan ve iftira kampanyasına maruz kalmakta olduğunu anlatma gayret ve becerisini gösteremeyen bizlerin zavallı hâli…
‘Mecburi Göçe’ tabi tutulduğu bilinen Ermeni sayısının üç misli miktarındaki Ermeni’nin Türklerce öldürdüğünü savunan komik bir iddiayı çürütemiyor isek eksiği kendimizde aramak zorundayız.
Suçlular aynı zamanda güçlüler; suçsuz ve hatta konunun mağduru olanlar ise, bu büyük yalana inananlar nezdinde suçlular. Böyle bir durum Allah’ın adaletinde de kulun ölçüsüne de sığmaz. Sığmaz sığmasına da biz susar, biz benzeri gayretleri aynı uluslararası platformlarda sergileyemez ve bu büyük yalan karşısındaki gerçekleri, birer tokat gibi dünya kamuoyunun suratına çarpmazsak, çarpamıyorsak başkalarının aleyhimize yönlendirdikleri, bu haksız sadece yalana dayalı suçlamalardan şikâyet hakkımız da olmaz, olamaz…
“BU KONUDA TÜRKİYE’YE YILLARDIR BÜYÜK BİR HAKSIZLIK YAPILMAKTA…”
Sözde soykırım iddialarıyla gerçekler tarih ve bilim bir yana bırakılmak suretiyle, Türkiye’ye yıllardır büyük bir haksızlık yapılmakta Türkiye’ye ve Türk milletine düşen, bu noktadan hareketle gerçeklerin, tarihin ve bilimin ışığına sığınmak ve haklılığını ispat etmek olmalıdır.
1915-1916 ve 1917 yıllarının şartlarında ülke bütünlüğünü ve güvenliğini sağlamak yolunda Osmanlı yönetiminin mecburen uygulamaya koyduğu ve en ufak bir şekilde ırkçı bir yaklaşım taşımayan ‘mecburi göç’ olayının yüzyıldan bu tarafa bir sürü yalan yanlış argümanla Türkiye aleyhine kullanılması hadisesine karşı Türkiye en sağlam argümanları gerçeğin, tarihin ve bilimin aydınlık ışığına sığınarak ortaya koyabilecek güce, imkâna bilgi ve belgelere sahiptir.